Cevabı Öğrenince Vücudunuzun İşleyişine Hayran Kalabilirsiniz: Karaciğer Kendini Yenileyebilen Bir Organ Olduğu İçin Tekrar Tekrar Bağışlanabilir mi?

Yarısı alınsa bile zaman içinde ilk günkü hâline gelebilen karaciğerin şaşırtıcı yenileme süreci, birtakım soruları da beraberinde getiriyor.

Karaciğer, kendini yenileyebildiği için tekrar tekrar bağışlanabilir mi?

Karaciğer, insan vücudunun en etkileyici organlarından biridir.

Bir kişinin karaciğerinin önemli bir kısmı bile bağışlansa, bu organ kısa bir süre içinde eski boyutlarına dönebiliyor. Doğal olarak bu özelliği de akıllara organ bağışı ile ilgili pek çok fikri getiriyor. Tekrar tekrar bağışlanma olasılığı, sizce de yüksek gibi değil mi?

Fakat maalesef, karaciğeri düzenli aralıklarla bağışlamak, bizim sandığımız kadar mümkün görünmüyor.

Araştırmalar, karaciğerin yeniden işlev kazanmasının ve eski kütlesine ulaşmasının birkaç ay içinde gerçekleştiğini gösteriyor.

Tabii bu süreç, organın gerçek anlamda rejenerasyon yeteneğine sahip olduğu anlamına gelmez. Rejenerasyon, bazı hayvanlarda -özellikle de semenderlerde- görülen bir olgu. Semender, bir uzvunu kaybettiğinde kaybın olduğu bölgede bulunan hücreler, geçmişteki gelişimsel durumlarına dönüyor ve kaybolan uzvun işlevlerini yeniden kazandırmak için farklılaşma sürecine giriyorlar.

Bu durumda kaybın telafisi için gerekli olan tüm hücre türleri, kaybolan uzvun tam bir kopyasını oluşturmak üzere çoğalıyor.

Ancak karaciğerde durum çok daha farklı.

Kalan karaciğer hücreleri, kaybı telafi etmek amacıyla bölünerek çoğalıyor, fakat bu süreçte gerçek bir farklılaşma meydana gelmiyor. Yani çıkarılan bölüm yeniden büyüdüğünde, hücre organizasyonu ve damarların dizilimi açısından orijinal dokunun düzenini tam olarak kopyalayamaz.

Bu tür bir hücre çoğalması, telafi edici hiperplazi olarak adlandırılıyor ve karaciğerin işlevselliğini korurken anatomik yapısında önemli farklılıklara neden oluyor. Bu da karaciğerin tekrar nakledileceği durumlarda yeniden büyüyen karaciğer dokusunun alıcının damarlarına bağlanmakta zorluk yaşayabilmesi ve işlevsel bütünleşme sürecinde beklenmedik sorunlarla karşılaşılabilmesi gibi zorluklar doğurabiliyor.

Kaynaklar: Tubitak, NIH