Ali Koç’tan Süper Kupa açıklaması: ‘Polis girdi, pankartı aldı’

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Habertürk’te katıldığı bir programda ertelenen Süper Kupa maçıyla ilgili açıklamalarda bulunuyor. 

Ali Koç’un açıklamaları şu şekilde: 

“Bu konuyla ilgili ilk kez konuşacağım. Konunun ciddiyeti, ağırlığı açısından birebir program yaptığınız için teşekkür ediyorum.”

“Kesinlikle konuşmayı düşünmüyordum. Konuşmak zorunda bırakıldım. Konuşmayacaktım. Riyad’daki kriz toplantısından sonra yetkililer konuşsun, kulüpler konuşmasın istemiştim. Bilgi kirliliği var, masumane bilgi kirliliği var, artniyetli bilgi kirliliği var. Dezenformasyona hizmet etmeme adına konuşmamayı tercih etmiştik. Son 5 gündür Fenerbahçe ve benim şahsımın etrafından döndürülmesi, iftiralar, yalanlar, belli merkezden düğmeye basılarak yapılan müthiş bir iletişim operasyonuna başladılar.”

“TFF İLE HİÇBİR ANLAŞMAMIZ YOK”

“Biz bir mektup yazdık, hafta içinde federasyona. Protokolü rica ettik. Protokolu değil, maç öncesi süreçteki iki taraf arasındaki yazışmaları da istedik. Bizimle TFF arasında hiçbir anlaşma yok. Bence aslında sürecin çok amatörce yürütüldüğünü konulardan biri. Bizimle TFF arasında sözleşme yok. TFF ile Riyadh Season firması arasında sözleşme var. Bu sözleşmeyi biz görmedik. İddia ediliyor ya ‘Sözleşme var, kulüpler imza attı, son dakika bu sözleşme dışında şartlar dayattılar’ deniyor. Biz hiçbir sözleşme görmedik.”

“İKİ KULÜBÜN DE HABERİ YOK”

“İki kulübün de yakından uzaktan sözleşmeyle ilgili hiçbir şey bilmediğini görüyoruz. Cevapta diyor ki kısaca, ‘Gizlilik vardır, bunu paylaşamayız, çok arzu ediyorsanız gelin, hukukçu yollayın gösterelim’ deniyor.”

“OLİMPİYAT’TA OYNASAK SIKINTI OLURDU”

“Yaz aylarında Sayın TFF Başkanı ile görüşürken, ‘Süper Kupa ne olacak’ dedim. Yurtdışını düşündüklerini İngiltere, Azerbaycan, Katar yanılmıyorsam ve Suudi Arabistan. Ben şahsen Almanya’nın iyi bir fikir olduğunu düşündüm. Almanlar’ın izin vereceğini tahmin etmiyordum, Alman takımı yoksa ki yok kabul etmediler. En iyi teklif Suudi Arabistan’dan geldi. Teklifi bir yana koyun. Tüm dünyanın gözü Suudi Arabistan’da futbol olarak. Müthiş yatırımlar yapıyorlar futbola. İspanya’nın Süper Kupası, Final Four gibi orada oynanıyor. Kıtalararası final orada oynadı. Dünya Kupası’nı aldılar gibi. Futbolla ilgili heyecan, dinamizm, yatırım vs vs var. Transfer piyasasını alt üst ettiler. 100. yıl hassasiyeti yoktu o sırada, Almanya olmayınca Suudi Arabistan’ı düşündüklerini söyledi. Biz de doğru olacağını düşündük. 100. yıl özelinde hatalı olduğunu gördük. Proje olarak 5 yıl, TFF orada Süper Kupa’yı oynatması… Biz de önümüzdeki sezonla birlikte 4’lü düşünülüyordu, şimdi ne olacak bilmiyorum. Özellikle bunu istememizin sebeplerinden biri, kamuoyu ve camia hassasiyetini, Yüksek Divan Kurulu’ndaki talebe rağmen Fenerbahçe Spor Kulübü olarak Suudi Arabistan’da oynanması için iki açıdan ısrar ettik. Sebeplerden biri, takvimin cilvesi diyelim, 5 gün önce İstanbul’da Fenerbahçe – Galatasaray derbisi olacaktı. Yıllardır biz birbirimize taraftar götürmüyoruz, bırakın futbolu kadın voleybola bile götürmüyoruz. İstanbul’daki maçta ne cereyan edecek, sıkıntı olacak mı belli değil. Gergin tansiyon olması ihtimalini düşündük. Olimpiyat’ta 40 bin Fenerbahçeli, 40 bin Galatasaraylı sıkıntı olabilirdi. Dursun Özbek Bey de aynı şeyi düşündü. TFF Başkanı da İstanbul’da oynayamayız, Samsun’da, Ankara’da oynatırlar herhalde dedi.”

“GALATASARAY YABANCI HAKEM İSTEMEDİ”

“Süper Kupa maçı yurtdışında olursa yabancı hakem kadrosu da olabilir diye düşündük. Bu fikri öneriyi getirdik. TFF de sıcak baktı. Rakibimiz sıcak bakmadı. Zaman içinde öğrendik bunu. TFF yöneticileri sıcak baktı. Yurtdışında elit Türk hakemler var, Hollanda’da Serdar Gözübüyük ile temasa geçildi, TFF temasa geçmiş. Serdar Bey de gurur duyacağını söyledi.”

“İKİ KULÜP DE BASKI ALTINDAYDI”

“Biz niye yabancı hakem istedik? Fenerbahçe’nin hakkı son 10 yılda o kadar çok yeniyor ki, bari bu tek maçta yabancı elit hakem olsun istedik. Bu yüzden Suudi Arabistan’da ısrar ettik ama bunların başımıza geleceğini bilmiyorduk. TFF bunu açıkladı ve ardından büyük tepkiler oluştu. Siyasi seviyede, taraftar seviyesinde, kongreler seviyesinde… 100. yılda olduğu için. Yurtdışında değil Türkiye’de olsun istendi. Biz demin söylediğim sebeplerden ötürü zikzak çizmedik, asıl planda kaldık. Yüksek Divan’da gitmeyin kararı çıktı, Galatasaray’da da benzer bir karar çıktı. Hem Fenerbahçe hem Galatasaray ciddi baskı altındaydı. Kulüpleri bu kadar baskı altına almaya gerek yok. Amir olan TFF. TFF bize nerede derse orada oynarız.”

“Bu kesinlikle TFF’nin kendi başına aldığı karar değil. İstişare edildi. Fenerbahçe ve Galatasaray olarak baskı olmasına rağmen projeye devam ettik. Galatasaray Kulübü, TFF’ye bir yazı yolluyor ‘oynanmasın’ diye. TFF Başkanı bizleri çağırdı, ‘Ne düşünüyorsunuz?’ dendi. Biz aynı noktada durduk. Galatasaray ‘Oynamayız demiyoruz ama amir olarak senin karar vermen lazım, üstümüzden bu yükü almalısınız’ dendi. TFF açıklama yaptı, ‘TFF kararı olarak Riyad’da oynanacağı’ söylendi. Hatta orijinali 30 Aralık’tı, 29’una alındı ki oyuncular aileleriyle yılbaşını geçirsin diye…”

“BİZE BİR ŞART SORULMADI”

“Bize sorulan bir şart olmadı, biz de bir şart sunmadık. Biz yabancı hakem konusunda o kadar ısrarlıydık, olacağına o kadar çok inanıyorduk ki, TFF de bu görüşü satın aldı ve yurtdışında hakemle görüştü. Yumruk olayından sonra TFF Başkanı’ndan 180 derece dönüşüm oldu. Bu konu rafa kalktı. Bu konuda o kadar çok ısrarcıydık ki U19 takımıyla çıkmayı bile düşündük.”

“Maç günü Suudi yetkililerle iletişimimiz oldu. Yazışmalar ortaya çıkarsa işin aslı astarı ortaya çıkacaktır. Ortada büyük bir fiyasko var. Dibine inmeye çalışıyoruz. Bu nasıl oldu?”

“PANKART VE TİŞÖRTLERİ ÇARŞAMBA GÜNÜ BİLDİRDİK”

“Futbolda teamüller var. TFF liderliğinde olan bir organizasyon bu. Lig maçları ve kupa maçları gibi. Maç haftası salı ve çarşamba günü, varsa pankart, tişört sahaya çıkacağınız onlar size cevap verir. Şehitlerle ilgili mesajlar, AÇEV, LÖSEV vs gibi mesajları gönderirsiniz, cevap gelir. Maç günü bile olur. Son derbi öncesinde şehitler oldu, maç günü şehitler ile ilgili pankartlar ve tişörtlerle çıkmak istediğimizi söyledik, olur geldi. Allah bir daha bize 1 şehit bile vermesin. Biz çarşamba sabah 9.30’da yazı yazdık. Isınmaya bu tişörtle ve bu pankartla çıkacağız. Cevap alamadık eskisi gibi, çabucak. Ertesi gün uçağa binerken bir daha sorduk. Normali hafta içi yazarsınız, gayet normaldir. Şimdi TFF ne yaptı, Cumhuriyetimiz’in 100. kuruluş yıldönümünü kutlayacağı, tüm dünyaya göstereceğiz demedi mi? Bizim çıkacağımız ısınma tişörtü bu. Bu tişört için başvurduk.”

“28 Aralık’ta TFF’den bir yazı daha geldi. Çocuklarımızın sahaya çıkacağı formayla ilgili. Önde 100. yıl logomuz, arkada Atatürk’ün sözü vardı.”

“ATATÜRK FORMASI İSTEĞİMİZ GAYET NORMAL” 

“28 Aralık’ta bir yazı daha geldi TFF’den. Şehitlerimiz ile ilgili bir pankart. Bize diyorlar ya, ‘Protokole son dakika ekleme yaptırıyorlar, FIFA kuralları, protokol, sözleşme’, demek ki son dakika değişiklik kabul edilmiş. Bizim ısınmada Atatürk formasıyla çıkmasını düşünmemiz gayet normal ve doğaldır.”

“ATAMIZ’IN SÖZÜ TARAF BELİRTMEZ!”

“Yabancı maçlarda genelde, savaş hali var. Galatasaray’ın 100. yıl formasına onay verildi mi, verilmedi mi bilmiyoruz. Verilmeyeceğine dair bir intibamız var. Biz klasik çubuklu formamızla çıkacaktık. TFF’nin de kendi pankartları vardı. Biz bu pankartı, çıkabilirsek çıkalım, savaşa dikkat çekmek için, hiç taraf tutmak değil. Gazze’deki savaşa dikkat çekmek için, Ukrayna – Rusya savaşında da kullandık. Yabancı maçlarda kullandık biz bunu. Atamız’ın çok önemli ve etkili bir sözü. Hiç taraf tutan bir söz değil. Pankartın üzerinde ısrar etmedik. TFF, belli tarihlerde bize 2 tane resmi yazı yazdı. Şu pankartla ve bu pankartla çıkacaksınız dendi. TFF, bize 14 Aralık’ta yazı gönderdi. 14 Aralık’ta bu maça çıkacağımız pankart ‘Şanlı Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu Olsun!’ pankartıydı.”

“BİZE CEVAP BİLE VERİLMEDİ” 

“Keşke bize izin verilmedi dense. Cevap gelmedi, ertesi gün takip ettik, orada takip ettik. ‘Dışişlerinden izin bekliyoruz’ vs. dendi. 27 Aralık’ta bu yazıyı gönderdik, üstüne gittik. ‘Dışişlerinden izin bekliyoruz’ dendi. Orada tekrar sorduk. Neden Dışişleri, bilmiyorum. Girdiğimiz toplantılarda hiçbir şekilde siyasi tutum falan denmedi. 28’inde tekrar sorduk, İstanbul’da daha. Biz tekrar soruyoruz, ‘Haber bekliyoruz’ dendi.”

“SÖZLEŞME NASIL BİLMİYORUM” 

“Bilmiyorum, sözleşme nasıl, kim neye karar veriyoruz. Türkiye’de maç olsa bu normalde olur. TFF’nin yerel bir maç gibi düzenlediği maç aslında, yabancı ülkede yapılıyor. Sözleşmede ne yazıyor bilmiyorum, yorum yapamıyorum. FIFA’ya bence sorulmamıştır. ‘FIFA kuralları’ diye bir yazı vardır belki, gerisi iki ülke arasında organize edilmiştir.”

“HİÇBİR ŞEYİ SON DAKİKA DAYATMADIK!”

 “Birincisi, biz hiçbir şeyi son dakikada dayatmadık. İkincisi; organizasyonu siz yapıyorsunuz, yazışmalar haftalar önce başlıyor, iki hafta önce bir heyet gidiyor gerekli organizasyon için, sizde de Cumhuriyet pankartı, 100. yıl logosu var, Atatürk görselleri var. Parla Marşı söylenecek dendi. Her şey normal seyrinde devam ediyor diye biliyoruz. Hani Amerikalılar der ya ‘business as usual’, öyle.”

“SÖYLESELER ONA GÖRE ORGANİZE OLURDUK”

 “Bize bir kere şu, şu, şu kabul edilmiyor deseler, biz ona göre organize oluruz. Hakikaten kabul etmeyeceğimiz şeylerse de maçı orada oynamayız. Bunu maça saatler kala öğrendik.”

“CUMA GÜNÜ PANKART BASTILAR!”

Ali Koç: “TFF sıkıntının farkında ama oraya gideriz bir şekilde hallederiz, takımlar oraya gittikten sonra maç oynanır düşüncesi hakim. Kulüpler bu pankartla çıkacak dedikleri pankart, programdan çıktı. Yeni pankart basıldı. “100. Yılımız Kutlu Olsun!” dendi.”

Mehmet Akif Ersoy: “Cumhuriyet ibaresi mi çıkarıldı?”

Ali Koç: “Bize maç günü pankartın değiştiği söylendi. Suudi Arabistan’da cuma her yer kapalı ama orada pankart bastırdılar. Yine bize yazıyla söylenen, çocukların çıkacağı forma da programdan kaldırıldı.”

“NORM ENDER’İN PAYLAŞIMINDAN ÖĞRENDİK”

“Değerli bir rapçimiz, Norm Ender, ilk defa böyle bir marş yapıyor, ülkemizde çok sevildi ve beğenildi. TFF organizasyona bunu ekledi. O gün bir TV kanalına Norm Ender röportaj veriyor, maç günü 14.48’de, ‘Parla marşını söyleyeceğim, çok gururluyum’ diyor. Programdan çıkarılıyor. Norm Ender maç günü programdan çıkacağını öğreniyor. Biz de Norm Ender’in tweetinden öğrendik.”

“Kulüpleri bir yere koyalım, Bu kadar iyi organize edilmiş, sözleşmeye bağlanmış, protokole bağlanmış, FIFA kuralları… Siz niye bu kadar şeyi değiştirdiniz!”

“AKLIMIZDA SORUN ÇIKACAĞI YOKTU” 

“Benim ve Selahattin Bey’in Suudi iş adamlarıyla yemeğimiz vardı, saat 10 gibi. Aklımızda sorun çıkacağı yok. Suudi misafirlerimiz var, ekstra bilet, ekstra loca peşindeyiz, VIP yer peşindeyiz. Bize çok sınırlı bilet verildi çünkü. Tüm bunların pazarlığı bilet, loca falan. O gece saat 21.30’da, bir hazırlık toplantısı yapıldı. Kulüp temsilcileri falan, biz ilk orada öğrendik.”

“MİLLİ MARŞLARININ ÇALMASINI İSTEDİLER” 

“FİLİSTİN İÇİN BARIŞ İSTEDİM”

Ali Koç: “Biz Atatürk formasıyla maça çıkmayacaktık, biz Atatürk olan ısınma tişörtüyle çıkacaktık. Bir önceki akşam 21.30’da söyleniyor. Oradaki federasyon yetkilisi, buna üst düzeyde karar verilecek deniyor, kesip atılmıyor. Ertesi gün bilet toplantısı var, federasyon yetkililerini aradık. Biz maça hazırlanıyoruz. Ben A Spor’a bir röportaj veriyorum. Soruyorlar, ‘Dünyada barış olsun’ diyorum.”

Mehmet Akif Ersoy: “Gazze ile ilgili konuşuyorsunuz. İsrail’in katliamlarından bahsettiğiniz cümleleriniz var.”

Ali Koç: “Var var. Barış olsun, insanlık kazansın diyorum. Filistinli kardeşlerimizin yaşadıklarına istinaden… İçimizin acıdığı, kabul edemeyeceğimiz görüntüler var. Yeni yıl mesajı olarak insanlık kazansın, barış kazansın. Atamız’ın ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ mesajını söylüyorum. Orada bununla ilgili galiba bir sıkıntı var, görüşüyoruz. Olmazsa maça çıkmıyor, etmiyoruz demiyorum.”

“PANKART, OLMAZSA OLMAZIMIZ DEĞİLDİ” 

“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh pankartı olmazsa olmazımız değil, işin ekstrası, zaten pankartlar olduğunu biliyoruz. Orada bir ısrarımız yok. Ben ve yöneticilerim, Suudi Arabistan’ın eski federasyon başkanının evine yemeğe gittik. 2 gibi falan. Biz oradayken bir telefon geliyor Sayın Büyükekşi’den. ’16-16.30 gibi TFF’nin kaldığı otele gelir misiniz?’ deniyor. Geliriz ama azıcık şehrin dışındayız, kıyafetimiz müsait değil, hemen üstümüzü değiştireceğiz dedik. Sayın Dursun Özbek, bizden 40 dakika önce geliyor. Toplantıya oturuyoruz, saat 17.30. Maç 20.30.”

“100. YILDA ATATÜRKSÜZ BİR KUTLAMA…” 

“Anladığımız kadarıyla, Galatasaray da o gün bir pankart bastırmış, ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözünü. Isınma formasının üstüne Atatürk bastırmışlar, cuma günü oradayken, Sayın Başkan öyle söyledi orada. Türkiye Cumhuriyeti’nin, TFF’nin 100. yılı, Süper Kupa maçına çıkıyoruz, Cumhuriyetsiz ve Atatürksüz bir kutlama. Hani tüm dünyaya gösterecektik. Aklımızın ucundan geçmedi. Bir sürü konuda TFF’nin taleplerini Suudiler zaten reddetmiş. Maç günü de değil, maça gelen günler içinde olmuş. Biz yola çıkmadan önce sorunlar varmış. Bunları söylemiyorlar zaten.”

“TFF’YE ATATÜRKSÜZ ÇIKMAYIZ’ DEDİK”

“Bildiğim 4 tane çıkan şey var. Pankart ‘Şanlı Cumhuriyetimizin 100. yılı’, Parla Marşı, çocuklarımızın giyeceği tişörtler, kenardaki ledlerdeki Atatürk görselleri çıkarılmış. Atatürk’süz tişörtle çıkmayı siz kabul edebilirsiniz, biz etmeyiz dedik TFF’ye.”

“EN AZ SIKINTILI TARAF SUUDİLER!” 

“Dibine indikçe, bu süreçte en az sıkıntılı taraf Suudiler. Bizim anladığımız kadarıyla, maçtan çok önce sıkıntılar ortaya çıkmaya başlamış. Çok toleranslı davrandıklarını söyleyemem. Bizim ülkemize iki yabancı takım gelse bizim hassasiyetlerimize uymak zorundalar. Takdir edersiniz etmezsiniz, tasvip edersiniz etmezseniz. Suudi Arabistan’da da böyle hassasiyetler varsa biz bunu maç günü mü öğreneceğiz! Maça birkaç saat kala. Buradaki sorumluluk TFF’de, çok net!”

“İstedik protokolü, vermediler, gizli dediler, biz oynayacağız, bize niye gizli.”

“DURSUN ÖZBEKLE AYNI NOKTADAYDIK” 

“Dursun Bey ve biz, hayatın olağan akışına aykırı olarak birebir aynı noktadaydık. İkimiz de, Sayın Dursun Özbek adına konuşamam ama benzer sıkıntılarda birebir aynı noktadaydık. Onun için biz çıldırıyoruz. İki kulübün ve TFF’nin kararıyla iptal oldu. Niye her şey Fenerbahçe’ye ve Ali Koç’a?”

“POLİS GİRDİ, PANKARTI ALDI!” 

“Hemen oynamayız demedik. Bir şekilde bu maçı oynatalım dedik. Özür dilemek, izin almaktan daha kolaydır. Gidelim, takımlarımız gitsin, sahaya çıksınlar. Bir sıkıntı olursa oynamayız ama maça çıkmayı deneyelim. Isınmaya bu formayla çıksın Fenerbahçe ve Galatasaray. Bu sefer stadyumdaki TFF yetkililerinden garip garip mesajlar gelmeye başladı. Bir tanesi ‘Soyunma odalarına polis girdi’, FIFA kurallarına göre oynuyorsanız soyunma odasına polis girmez. Polis girdi, pankartı aldı, Galatasaray’ın pankartını da almışlar. İş gerilmeye başladı.”

“SUUDİLER İLE BİR KEZ MUHATTAP OLDUK” 

“Biz orada Suudi yetkililer ile değil, TFF Başkanımız, İbrahim Burkay, Spor Bakanımız, Sayın Özbek, ben ve iki danışman var. Başka kimseyi de odaya almıyorlar. Bizim Suudi Arabistanlılar ile muhatap olduğumuz tek yer bir önceki gece yapılan toplantı. Orada da ‘İptal edilmedi, üst düzey yetkililer karar verecek’ dendi.”

“Sayın Spor Bakanımızın, oynayın veya oynamayın diye bir telkini olmadı. Orta yolu bulmak için telefonlar etti, orta yol bulunamadı, olmadı.”

“FUTBOLCULARIN ÜSTÜNÜ ARAYACAKLARDI!” 

“Biz 17.30’dan sonraki süreçte, ben Türkiye’den fazla bilgi alamadım. Kulüpler Birliği whatsapp grubunda mesajlar olmaya başladı, destek geldi. Biz o sırada stadyumdan haber alıyoruz, ‘Buraya gelindiği zaman sahaya çıkarken futbolcuların üstlerini arayacağız’ dediler. Federasyonun stadyumdaki yetkilisinden geldi bu mesaj.”

“İŞ ARTIK İNATLAŞMAYA BİNMİŞ VAZİYETTE”

İbrahim Bey, Suudilere yazdığı cevabı anlatıyor. Atatürk’ü, Parla marşını, 100. logosunu anlatıyor. ‘Onların yazdığı mektubu bize göster’ dedik. Dedi ki ‘yanımızda yok’ İki mektubu görürsek işin aslı astarı ortaya çıkar. Söylediği gibi Fenerbahçe ve Galatasaray’ın sözleşmeden haberi var, imzayı attılar, vekalet verildi, her şey normal seyrinde iken son dakika Fenerbahçe ve Galatasaray geldi talep dışı davrandı, bunun uzaktan yakından alakası yok.

“MAÇA ÜÇ SAAT KALA FEDERASYONDAN DUYUYORUZ”

Kim nerede, hangi yönetici kiminle konuştu, yazışmalar, oradaki insanlarla konuşuyouz. Orada da tanıdıklarımız var. İş dönüyor dolaşıyor, Federasyon farkında. Kendi elemanları var sahada. Bunlar konuşuluyor, görseller, sahada ne olacak, ne edilecek? Burada sıkıntı Federasyon çalışanlarına söyleniyor. Bunu yokmuş gibi varsayıp, hepimizin uçağa binip maça 3 saat kala federasyonumuzun ağzından duyuyoruz ki, maçı oynanmasını engelleyecek sıkıntı var.

“NET ÇİZGİLERİNİ EN BAŞTAN ÖĞRENSEK GİTMEZDİK!”

“Galatasaray, Fenerbahçe sahaya çıksaydı, Federasyonumuz çıkmayın demezdi. Üçlü alınan bu şartlarda oynanmayacağına dair karar var. İki alternatif var. Doğru dürüst planlanmamış, iletişim kurulmamış, organizasyonun bütün detayları paylaşılmamış, evraka dökülmemiş, yolda kervan düzülüyor. Veyahut bunların hepsi yapılmış Suudi yetkililer arıza çıkarmış, ikisinden biri. Ben ikinciye inanmıyorum. Çünkü Suudiler bir gram esnemediler. Başından beri çizgileri var demek ki. Biz bunu baştan bilseydik ya ona göre giderdik veya gitmezdik. 101. yılı orada oynardık veya.”

“VİCDANIM KALDIRAMIYOR”

“Burada benim Federasyonla ilgili vicdanımın kaldıramadığı konu çıkın ‘öyle sözleşme yok, Fenerbahçe çarşamba günü talepler getirdi’ diye niye söylemiyorsun. Bugün federasyon başkanına mektup yolladım. Sayın İbrahim Burkay’la görüştük birkaç defa. İki mektup yolladık. Niye burada asli suçlunun federasyon olduğunu anlattığım mektup var. Sayın bakanımız FIFA kurallarına göre oynanacağı kararlaştırıldı diyor, tamam. Sözleşme var deniyor ama biz sözleşmeyi bilmiyoruz. Siz iptal edilen konuları haber vermediniz mi diyoruz. Sayın Büyükekşi toplasanız 5 dakika konuştu. Bu projenin sorumlusu sayın İbrahim Burkay konuştu.”

“KEŞKE BU OLAY YAŞANMASAYDI”

“DIŞİŞLERİ BAKANLIĞINDAN GELEN BİR ŞEY YOK”

Dışişleri Bakanlığı’ndan bize ‘bunu yapmayın, bunu yapın’ diye bir şey yok. Ama federasyon yapmak istediklerini karşı tarafa sorduğumuz zaman anladığımız kadarıyla politik k onular var Dışişleri’nden bize gelsin deniyor, ama bu teyide muhtaç. Dışişleri’nden bize gelen bir şey yok. Dolayısıyla Dışişlerimizle federasyonumuz arasında veya spor bakanlığımız a rasında veya oranın spor bakanlığında yazışmalar oldu mu bilmiyorum. Bizim bildiğimiz Perşembe 9.30’da sıkıntılar başlıyor, ertesi gün içinde bir şey söylenmiyor. Biz daha sonra krizin boyutunu anlıyoruz.

“SOYUNMA ODALARINDAN TATSIZ HABER GELİNCE OTOBÜSÜ DURDURDUK”

O kadar plansızız ki. Millet statta. Soyunma odalarından tatsız haber gelince takım otobüsünü durdurduk. Sayın başkana söylüyorum. Konuyu çözmeye çalışıyoruz. Benim burada bir sürü mesajım var. Çocuklar rahatsız, tekrar yemek yiyorlar. 18.38’de başlıyor yazışma. ‘Takımı tutun bizden direktif bekleyin’ diyoum.

“MESAJLAŞMALARI AN BE AN ANLATTI”

“Lütfen bekleyin, Galatasaray da bekliyor diyorum. 18.51’de ‘Biz de haber bekliyoruz’ diyorum. 19.00’da ‘Galatasaray da bekliyor, yalnız işler karışmaya başladı, polis soyunma odasına girmiş pankartları almış’ diyorum. 19.19’da sportif direktörüm ‘Oynamama riski var mı’ diye soruyor. ‘Ne yazık ki büyük risk var’ diyorum. 19.43’de ‘Lütfen oyuncularımıza söyleyin sosyal medya paylaşımı kessinler’ diyorum. Yerli oyuncularımız için. 19.45’te çok duygusallaştı futbolcular deniyor. Galatasaray havaalanına yola çıkmış diye haber geldi deniyor. 21.20’de ‘Ne yazık ki maç oynanmıyor eve dönüyoruz’ diye yazıyorum. ‘Uçağa öne çekebilir miyiz’ deniyor. 18.39 ile 22.30 arasında sportif direktör ile yaptığımız yazışmalar burada. Takım da çok hazırdı. Maçın oynanmamasının bizim için dezavantaj olduğunu düşünüyoruz. Galatasaray da böyle düşünebilir.

“TFF NEREDE OYNAYIN DERSE OYNAYACAĞIZ”

“Süper Kupa maçını tabii ki oynayacağız. TFF nerede karar verirse orada. Ocak ayında deniyor ama ihtimal yok. Biz nerede oynanacağına dair bir yer oynamadık. Samsun veya Ankara deniyor. Biz nerede denirse orada oynayacağız. Ocak ayı denirse hayır deriz, 7 tane maç var ocakta. Takvime baktık, çok sıkıntılı. Seçimlerin olduğu hafta maç yok, belki onun cuması. Bu TFF’nin yapacağı bir iş tabii ki.”

-1.6 milyon dolar aldınız mı?

Ali Koç: “1.3 aldık diye biliyorum ama üstüne 300 daha almış olabiliriz. Tabii ki iade edeceğiz, bizim hakkımız değil o para. TFF isterse edeceğiz, muhtemelen isteyecektir.”

“Kırmızı çizgilerimiz var. Cumhuriyetimizin 100. yılında Atatürk’süz bir Süper Kupa finalini kabul edemeyeceğimizi anlattık. Federasyon daha önce protokol yapmış ya, onun Atatürk ve Cumhuriyet ile ilgili görsellerini, şovlarını, ışıktı, alevdi, bayraktı, tişörttü… Onlara da saygı duyardık. Hepsini geri çekmişler. Cumhuriyet ve Atatürk ile ilgili hiçbir şey olmayacaktı.”

“CUMHURBAŞKANI’NIN HİÇBİR ALAKASI YOK”

“Tahmin etsek böyle bir şey, parçası olur muyuz? Bile bile lades olur mu! Yıllar sürmüş iki ülkenin ilişkisini normal seviyeye getirmek. Biz, bir diplomatik krizin niye kaynağı olalım ki. Sporun siyasetle ne alakası var. Cumhurbaşkanımızın hiçbir alakası yok. ‘Cumhurbaşkanı istedi, zorladı’ deniyor, hiçbir alakası yok. Rıdvan Dilmen’in sözlerini doğru kabul ediyorum ‘Kulüpler kabul ettiyse gidin oynayın’ demiştir.”

“KİMSE BİZİMLE HELALLEŞMİYOR!”

“Bizim otobüsümüz kurşunlandı. Dünya spor tarihinin en ağır skandalının kıyısından döndü Türkiye. Hala faili meçhul. 3 Temmuz’da öyle ağır hasar gördük ki yıllar sonra ne olduğu ortaya çıktı. Kimse bizimle helalleşmiyor. Biz Fenerbahçe olarak Aziz Yıldırım liderliğinde, bu terör örgütüne karşı ilk dik duran camiayız. Bunlar unutuluyor. Bunlar unutuluyor. 10 yıldır şampiyon olamıyoruz. Ben dönemimde yaşadıklarımı biliyorum. Bazı siyasetçiler ve malum medya mensupları diyecek ki ‘Başarısızlığını örtmeye çalışıyor, şöyle yapıyor, böyle yapıyor’ diyorlar. 10 sene oldu, benden önce Aziz Başkan döneminde de. Biz niye yabancı hakem istiyoruz. 100. yılda tüm baskıya rağmen yurtdışında oynamayı niye istiyorum, yabancı hakem olsun diye.”

“Fenerbahçeliler artık uyansın, anlasın. Birbirimize zarar vermeyelim. Bu normal değil.”

“DEVLETİMİZİN BİR ŞEY YAPMASI LAZIM”

“Futbolu TFF yönetiyor. Siyaset önümüzü kesiyor demedim ama devletimiz 3 Temmuz, otobüsümüzün kurşunlanması ile ilgili bir şey yapması lazım. Böyle bir şey nasıl faili meçhul olur böyle bir devirde. Dosyanın üstünde gizlilik vardı. Biz her gün yöneticilerimizin ifadelerini çarşaf çarşaf gazetelerde gördük. Gizlilik olmasına rağmen. Kimse gıkını çıkartmadı. Fenerbahçe tek başına ayakta durdu. Bunlar, bu örgüt en kuvvetli olduğu dönemdeydi.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir